İklim Değişikliğinin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkisi

431 kez görüntülendi

Sponsorlu Bağlantılar

Yakın zamanda yapılan bir anket, gençlerin ve genç yetişkinlerin %75’inin iklim değişikliği nedeniyle gelecekten korktuğunu ortaya koymaktadır. Anksiyete, aynı zamanda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ve ciddi duygu durum bozukluklarıyla da bağlantılı olan iklim değişikliğinin zihinsel sağlık üzerindeki etkilerinden yalnızca biridir. Uzmanlar, hem bireysel hem de topluluk düzeyinde dayanıklılık geliştirmenin iklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki etkisini azaltmanın anahtarı olacağını belirtmektedirler.

Bir gence gelecek için en çok neyi endişelendirdiğini sorulduğunda iklim değişikliğini söylemesi ihtimali yüksektir. Aslında, 16 ila 25 yaşları arasındaki 10.000 kişiye iklim değişikliği konusundaki duygularını soran yakın tarihli bir ankete göre, insanların %75’i geleceğin korkutucu olduğunu düşündüklerini söylemektedirler. Eko-anksiyete; kronik bir çevresel felaket korkusunu tanımlayan bir terimdir ve küresel ısınmanın etkilerinin zihinsel sağlığımıza zarar verme yollarının sadece başlangıcıdır.

Amerikan Psikoloji Derneği’nin (APA) endişe verici yeni bir raporu, iklim değişikliği ile depresyon ve travma sonrası stres bozukluğundan (PTSD) şizofreniye kadar uzanan ciddi zihinsel sağlık sorunları arasında bağlantılar tespit etmiştir. Bu yazıda iklim değişikliğinin insanların ruh sağlığını nasıl tehlikeye attığı ve bu endişeleri gidermek için uzman tavsiyeleri üzerine bilgiler bulunmaktadır.

Doğal Afetler ve Hayatta Kalanlarda TSSB

Şiddetli kasırgalar, sel ve orman yangınları gibi aşırı hava olaylarında zaten bir artışa neden olan iklim değişikliği ile birlikte, araştırmacılar bu felaketlerin hayatta kalanlar üzerindeki etkisini inceleme fırsatı bulmuşlardır. TSSB’nin (Travma sonrası stres bozukluğunun) bir doğal afetten sonra en sık bildirilen zihinsel sağlık sonuçlarından biri olduğu belirlenmiştir. Konuyla ilgili örnek: APA raporuna göre, bir Yunan adasının sakinlerinin yaklaşık yarısı, bir orman yangınına maruz kaldıktan sonraki bir ay içinde TSSB yaşamışlardır.

Mesela aracınızın dikiz aynasından yanan bir ateşle evinizden güvenli bir şekilde olabildiğince hızlı uzaklaşmak, evinizin hayatta kalıp kalmayacağından emin olmak, hayatta kalmak için çok travmatik bir olaydır. Ve sonra, evinizin ve tüm kişisel eşyalarınızın ve anılarınızın yok edildiğini öğrenmek, yıkıcı bir kaybın ötesindedir. Bu durum iklim kaynaklı olayların sinir sistemini düzenleme yeteneğinin olumsuz yönde etkiler niteliktedir.

Birçok kişi için sempatik sinir sistemi açık pozisyondadır yani vücudunu aşırı uyarır, sakinleşemez, savaşmaya, uçmaya veya donmaya hazır olmaz durumdadır. Daha da kötüsü, aşırı hava olaylarından kurtulan, evi, işi ve bakım için ödeme gücü olmayan bir kişi TSSB tedavisine erişemeyebilir. Bu nedenle, bazı insanlar 6 ay gibi kısa bir sürede TSSB’den kurtulabilirken, doğal afetlerden etkilenen kişi bu durumu yıllarca veya daha uzun süre yaşayabilir.

İklim Kaynaklı Yüksek Isı ve Duygudurum Bozuklukları

İklim değişikliğinden kaynaklanan yüksek sıcaklıklar, fiziksel rahatsızlıklardan daha fazlasıdır ve aynı zamanda psikolojik stres kaynaklarıdır. Bir araştırma grubu yaptığı araştırmalar neticesinde, artan ısı ile şizofreni ve vasküler demans dahil olmak üzere rahatsız edici zihinsel sağlık sonuçları arasında bağlantılar olduğunu tespit etmişlerdir. Tulane Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde doçent olan Reggie Ferreira’ya göre yapılan çeşitli çalışmalar, sıcaklıktaki artışın yalnızca ruh hali ve kaygı bozukluklarında değişiklikle sonuçlanmadığını, aynı zamanda potansiyel intiharla sonuçlanabileceğini gösterdiği göz belirtmektedir ve bu gerçekten endişe vericidir. Örneğin APA raporu, acil ruh sağlığı hizmetlerinin (intihar girişimi gibi) daha fazla kullanıldığını ve ortalama sıcaklıkta artış olduğunu tespit eden araştırma sonuçları bulunmaktadır.

Birçok insan için artan sıcaklıklar, stres seviyelerini düşürmeyi daha da zorlaştırabilir ve zihinsel sağlığa daha fazla zarar verebilir. Aşırı sıcaklıklar sabır ve bir kişinin sadece sıcaklıklarını düzenlemekle kalmayıp aynı zamanda ruh hallerini de düzenleme becerisini gerektirir. Ateşinizi ayarlamak mümkün olmadığında, o anda farkındalığı sürdürmek giderek daha zor hale gelir ve bu kaygıyı körükleyebilir. Uzun vadede bu, geleneksel başa çıkma stratejilerinin daha az etkili olmasına yol açabilir ve bireylerin stresi yönetmek için yeni yollar bulmasını gerektirebilir.

İklim Değişikliği Depresyon Riskini Artırıyor mu?

APA raporuna göre, iklim değişikliği gezegenimizi etkilemeye devam ederken, depresyon seviyelerinde artışlar olacağı beklenmektedir. Yapılan araştırma sonuçları gözden geçirildiğinde, insanlar doğal bir felaketten sağ çıktıklarında, kentsel kirliliğe maruz kaldıklarında veya çevrelerinde istenmeyen değişikliklerle uğraştıklarında depresyonun daha büyük bir risk haline geldiğini göstermektedir. Aşırı hava ve iklim değişikliği olaylarının yaşandığı bölgelerde depresyonda bir artış görmek çok yaygındır. Ayrıca bu olumsuz koşullar işini yitirme gibi diğer kollateral hasara neden olarak depresyon oranlarını artırmak için altyapı oluşturabilir.

Örneğin aşırı hava koşulları nedeniyle birçok kişiyi, aileden birini veya tanınan birini kaybetmek kesinlikle depresyon riskini artıran bir durumdur. Dahası, iklim değişikliği hakkında sadece okumanın depresyona yol açabileceğine dair bazı kanıtlar vardır. Bu, herkesin (küresel ısınmadan doğrudan etkilendiğini hissetmeyenler dahil) iklim değişikliği devam ettikçe ve haber raporlarında odaklanmaya devam ettikçe zihinsel sağlık riskleriyle karşı karşıya kalabileceği anlamına gelmektedir.

Akıl Sağlığı Aracı Olarak Esneklik Olmak

Akıl sağlığı ve dayanıklılık konusunda farkındalık yaratmak, iklim değişikliğinin nüfusun ruh sağlığı üzerindeki etkisini azaltmak için çok önemlidir. Esnekliği geliştirmek ve kişisel bakım faaliyetleri ile sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını uygulamak, kendimizi zorluklarla ve elverişsiz koşullarla yüzleşmeye hazırlamanın en iyi yoludur. Çünkü düşünceler, iklim değişikliğinden kaynaklanan zihinsel sağlık sorunları riskini azaltmak için dayanıklılığın teşvik edilmesinin anahtardır. Bu, diğer stratejilerin yanı sıra sosyal bağlantıları derinleştirmeyi, iyimserlik duygusunu geliştirmeyi ve kişisel öneme sahip öğeleri (manevi araçlar ve favori yiyecekler gibi) afete hazırlık planlarına eklemeyi içerebilir.

Dayanıklılık kişiye tüm stres faktörlerine rağmen sebat etmeyi öğretir. Ayrıca sadece durumdan etkilenmek yerine durumu kontrol altında tutmayı öğretir. Ve böylelikle karşılaşılan olaylar ve doğal afetlerin üstesinden gelme gücü verir. İklim değişikliği ruh sağlığınızı etkiliyorsa ve kişi kendisi baş edemiyorsa profesyonel bir terapistten yardım alınması iyi bir fikir olabilir.

Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz


Yukarı Çık